27 Aralık 2012 Perşembe

Mehveş Evin'den seçtiklerim...

DÜNYANIN SONU GELDi Mi?

Mehveş Evin'in yalın, duru yazıları epeydir dikkatimi çekiyordu.

Sağduyunun önemini her geçen gün biraz daha anlıyorum.

Türkçe sözlük sağduyu için iki tanım vermiş:

1. Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, °aklıselim, °hissiselim: “Bu halk çocuğunun, sağduyusu, temiz bir yüreği, yiğitliği ve hepsiyle beraber saflığı vardır.” -F. R. Atay.

2. Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü.

Belki güçlü ve egemen oldukları için, sağ düşüncelere yakın olanlar sağduyudan daha kolay uzaklaşabiliyorlar.

Mehveş Evin'in görüşünü bilmiyorum. Bunun önemi de yok.

Doğruya, gerçeğe, haklıya yakın olmak yeter.

Sonrası kendiliğinden çözülür.

ODTÜ'de yaşananlardan sonra, bazı üniversite yönetimlerinin bile tek yanlı bakabildiğini görünce, sağduyunun değeri bir kez daha karşımda belirdi. Oysa bilimden, insandan, yaşamdan, haklıdan yana olmak, gerekirse güçlünün karşısında durabilmek bu kadar zor olmamalı.

Mehveş Evin'in yazılarına yeniden baktım.

....

ODTÜ’yü tanıyalım

İktidar değişiyor, iklim değişiyor, zaman değişiyor... Ama ODTÜ, yıllardır Türkiye’nin dünya sıralamasına girebilen bir numaralı üniversitesi olma unvanını koruyor.

NASA, 21 Aralık'ta değil kıyamet, elektrik kesintisi bile olmayacağını açıkladı. 
Yarın   21 Aralık... Bazılarına göre dünyanın, bazılarına göre bir dönemin sonu. Özel bir tarihe gerek yok: Bilim, bu gidişle dünyanın sonunu hızla getirdiğimizi zaten söylüyor
Maya takvimine göre 21 Aralık 2012, dünyanın sonuna işaret ediyor... Daha doğrusu, M.Ö. 3114’te başlayıp beş bin yıl süren dönemin sonu  gelecek.


Uludere’dekiler ‘gayrı insan’

Gayrı insanı tanımak- Recognizing the “Unpeople”... Noam Chomsky’nin The New York Times’ta yayımlanan son yazısının başlığı bu.
Prof. Chomsky yazısına, Libya’nın “sivilleri korumak” bahanesiyle NATO kuvvetlerince bombalanmasıyla başlıyor. Ve Afrika Birliği’nin “durun” çağrısı yapmasına rağmen Batı’da hiç kaale alınmadığını anlatıyor.
Şöyle devam ediyor ünlü dilbilimci: “Aslında bunda şaşıracak bir şey yok. George Orwell’in ‘tarihe girmeye uygun olmayan’ anlamında kullandığı ‘unpeople’ terimini uyarlarsak, Afrikalılar, gayrı insan.”
Chomsky, sadece Afrikalıların değil, Filistinlilerin de tipik bir “gayrı insan” olduğunu örnekleriyle anlatmış.



Haydarpaşa’ya ne olacağını bir tek biz bilmiyoruz!
Evet, Haydarpaşa artık Türkiye’nin garı olmayacak. TCDD Genel Müdürü, bir ay sonra tamamen kapatılacak Haydarpaşa’nın kaderinin yarışma projesiyle belirleneceğini anlattı.

Mimarlar Taksim isyanında
Taksim meydanı projesi, hem halktan hem de bu işin uzmanlarından büyük tepki topluyor. Mimarlar, projenin neden yanlış olduğunu ve nelerin yapılabileceğini anlattı.


Evrim teorisine karşı bir üniversite
Ancak bilim dünyası için evrim teorisini reddetmek, yerçekimi kanununu reddetmekten farksız.  Bu yüzden evrim karşıtı sempozyum düzenleyen Marmara Üniversitesi, bilimin dışındadır.

Ne fahişe ne köle
Başlık dikkat çekici değil mi? İsveç Parlamentosu’nun Sol Parti milletvekili Amineh Kakabeveh’in başkanlığını yaptığı derneğin adı bu!

Türkiye’de nükleer santral intihardır
Greenpeace Başkanı Kumi Naidoo, İstanbul ziyaretinde Milliyet’e özel röportaj verdi. Fukuşima’nın birinci yıldönümünde hem nükleer santralin tehlikelerini, hem de Türkiye’de planlanan santralleri konuştuk.


Kadınlar Günü nasıl kutlu olur?
Çok rica ediyorum. Bugün Kadınların Günü’nü kutlamayın! Bize çiçek, hediye falan da vermeyin. Tek isteğimiz var: Kadını şiddetten koruma yasa tasarısında yapılan son dakika değişikliklerinden vazgeçmeniz!

KADINA ŞİDDETTE EN KÖTÜSÜ ERKEĞİN KONTROLÜ
Prof. Evan Stark, ‘ev içi şiddet’ denilince ABD’nin önemli isimlerinden. Stark, kadına şiddettin bir özgürlük meselesi olduğuna dikkat çekiyor...


Hiçbir erkek, eşitlik istemez!
Prof. Evan Stark, kadının hem çocuk doğurup, hem her işi yaptığı sürece erkeklerin eşitlik istemeyeceğini söylüyor. Amerikalı profesör, erkeklerin neden ayrılırken şiddete başvurduğuna dair farklı bir yorum getiriyor.


Beynin değişkenliği ve aşk
Cinsel beğenilerimiz beynimize yazılı mı, yoksa sonradan mı öğreniliyor? Aşk değişkenlik gösterir mi? Norman Doidge, ‘Kendini Değiştirebilen Beyin’ kitabında geleneksel teorileri alt üst ediyor.

Hangi kadın ‘edepli’ o biliyor!
Meclis’teki ‘vajina tartışması’ üzerine CHP’li Nazlıaka, Arınç hakkında suç duyurusunda bulundu... Hem kadına, hem kadınlar arasında ayrımcılığa karşı ses çıkarılması çok önemli.



20 Aralık 2012 Perşembe

Dört Öykü: Bakteriler, Derin Devlet, Esin Perisi ve Yılın Son Günü

Aralık'ta dört yeni öykü:


Milliyet Blog:  Yılın Son Günü
"Gençliklerine, çocukluklarına gittiler. İsteyip de yapamadıkları, düşleyip de ulaşamadıkları ne varsa birer birer ortaya çıktı. Sanki ergenlikteki ilk aşklarını yeniden bulmuşlardı. İnanılmaz bir güç, duru bir temizlik onları birbirine çekiyordu."


Lalabey Paylaşım: BAKTERİYLE KONUŞAN ADAM
Olmuyordu, geçmiyordu tüm düşüncelerini aklından kovup yalnızca kendisinin olmasını isteyen bu acımasız ağrı.

“Bakın şimdi saldırıya geçiyorum, bu sizin son şansınız” dedi.


DergiSANATEsin Perisi

Selim yazdıklarını bir kez daha okudu.
"Sonunda ilhamın sırrını çözdüm. Büyük bir buluş değil belki, bilinenin bilmem kaçıncı kez tekrarı. Ama bunu anlamak, hissetmek beni mutlu etti.
Esin perisi az yetenek, bol emektir. Yeterince sabır gösterirseniz günün birinde mutlaka sizi bulur.
....
Dokuz peri. Mnemesyone ile Zeus'un kızları.
Müzlerin, esin perilerinin erdemiyle biçimlenen sanat müzelerde ölümsüzleşiyor."


SanatLog: Derin Devlet Nasıl Kurulur?
Bir derin devlet yapılanması için çalışmaya başlamadan önce yanıtlanması gereken ilk soru şuymuş: “Mevcut derin devleti dönüştürmek mi, yoksa yeni bir derin devlet kurmak mı amacımıza daha uygun?”


1 Aralık 2012 Cumartesi

Selim ile Sima: Yılın Son Günü


"Yılın Son Günü" öyküsünün tümü 31 Aralık 2012'de

http://blog.milliyet.com.tr/2000x adresinde olacak.

Önceki Öyküler İçin:

http://blog.milliyet.com.tr/tesekkur-ve--yilin-son-gunu--icin-bir-randevu/Blog/?BlogNo=384210


Yılın Son Günü Ön Okuma:


Selim ile Sima: Yılın Son Günü

"İki beden evrenin en uyumlu ve inanılmaz sonatını çalmak üzere bir araya gelmiş, yaşamın en anlamlı müziğinin ezgilerini ateşlemişlerdi. Gözleri birbirinin içinde eriyor, bedenleri tek bir beden olup sonsuzluğa ulaşmak istiyordu."



"Sima akşamları genellikle aynı bara gidiyor, bir masaya yerleşip o günkü durumuna uygun tek bir içki söylüyordu. Özgün güzelliği, özenle seçtiği giysileri, ölçülü makyajı, anlamlı çekiciliği gelen herkesin dikkatini çekmesine neden oluyordu. Kimi yapışkan kaba bakışlarla adeta soyuyor, kimi uzaktan gizlice süzüyordu."

"Sima'nın ilgisini çekip onun masasına oturabilmek kolay olmadığı gibi ucuz da değildi. Birer kadeh içerek yarım saatlik bir sohbetten fazlasını alabilmek ise hem çok zor, hem de epey pahalıydı."

"Sevebileceği, değer verdiği birisinin varlığı yaşamına yeni anlamlar katabilirdi. Ama bu yola dönmek çok tehlikeli de olabilirdi. Ayrı yaşarken pusuya yatan sorunlar bir araya geldiklerinde içlerini kemirip onları geçmişlerini özler hale getirebilirdi."

"Yılın son gününün kalabalığı, coşkusu,  geleceği sanılan değişim, insanların hiç değilse bir gece rahatlamak için harcadıkları çabalar, gençlerdeki umut, yaşamın kaygılarına kapılmışlardaki bıkkın telaş, yaşlılardaki yorgunluk ve geçmişe özlem kalabalığın gözlerinde hissediliyordu."

"Sima'ya en acı gelen piyango bileti ve yılbaşı süsleriyle oyunlarını satanları görmekti. Bu sahte mutlulukta büyük bir acı gizliydi. Kan kanserine yakalanmış bir çocuğun doğum günündeki umutsuz mutlu olma ve neşeli olma çabası, tüm kahkahalara, güzel sözlere karşın gözlerdeki acının silinememesi gibi."

"Sima dikkatli bir biçimde oturdu. Elbisesinin eteği oldukça kısaydı ama çok şık ve özel görünüyordu. Duruşunun farklı bir mesaj vermemesi, değerini yansıtması gerekiyordu."

"Kapıda Sima'yı bile sarsan biri belirdi. Güzel ve düzgün hatları yoktu. Yine de çok yakışıklı ve çekiciydi. Yüzünde güçlü bir sertlik, gözlerindeyse anlamlı, sevecen bir yumuşaklık vardı."

"Böyle güzel bir hanım mutlaka eşini bekliyordur ama şansımı denemeden edemeyeceğim. Ben Aykan, gecenin ilk kadehini birlikte içebilir miyiz?"




"Selim yalnızlığın acısını hissetti. Böyle günlerde büyüyordu sıkıntıları. Normalde bir arkadaşına, Metin'e ya da Can'a gitmeyi düşünürdü ama Sima'yla görüşme umuduyla önceden bir ayarlama yapmamıştı. Onlardan da bir ses çıkmamıştı."

"Sima sessizce, hıçkırıklarını bastırarak ağlıyordu. Selim ne yapacağını bilemedi."

"Aykan'ın ilk anda çekici görünen güvenli duruşu ilk kadeh bittiğinde Sima'yı biraz rahatsız etmeye başlamıştı ama üzerinde durmamıştı. Sonuçta ölçülü ve saygılı davranıyor, Sima'nın rahat etmesini sağlamaya çalışıyordu. Eve gitmeyi de biraz fazla erken önerdi ama bu da önemli bir sorun değildi. Zamanı sınırlı olduğu için acele ediyor olabilirdi. Kapıdan girer girmez adamın konuşması ve davranışları değişti."

""Güzel ve vahşi kısrakları severim. Onlara eyer takmayı, boyunlarına yular geçirmeyi, üstüne binmeme izin vermeyeceksen seni yakalayıp bağlamayı bilirim ben!"

"Sima Selim'in kollarında kaybolmak istedi. Sokuldu. Selim'in kolları bedenini sardı, elleri küçük tatlı okşayışlarla onu selamladı. Küçük kıpırtılarla birbirlerini aramaya başladılar."

"Gençliklerine, çocukluklarına gittiler. İsteyip de yapamadıkları, düşleyip de ulaşamadıkları ne varsa birer birer ortaya çıktı. Sanki ergenlikteki ilk aşklarını yeniden bulmuşlardı. İnanılmaz bir güç, duru bir temizlik onları birbirine çekiyordu."

"Dokunuşları olağanüstü bir etkiyle bir sıcaklığa dönüşüyor, bedenlerinin her noktasında dolaşıyordu. Kıpırtıları fısıltılı, uzun bir söyleşiye dönüşmüştü. Selim'in gerilen bedeni yumuşak bir sertlikle, Sima'nın gevşeyen kaygıları tatlı, ılık bir kayganlıkla soluk alıyor, karşıdakini bulmaya, ona ulaşmaya çalışıyordu. Gecikmiş bir arayışın ilk buluşmasıydı bu. İçlerindeki çocuklar özledikleri kadın ve erkekle buluşuyor, yaşamlarının en anlamlı anlarından birisini yıllar sonra içten bir güzellikle yaşamış oluyorlardı."