25 Şubat 2017 Cumartesi

Hayatlarımız nasıl değişir?




Adnan Özer, bir sevme sözlüğü tanıtmış:
 Atilla Birkiye, ‘Sabahattin Ali’nin Yapıtlarını Sevme Sözlüğü’nde yıllar içinde yaptığı okumalarla bir duyarlılık alanını uzmanlık kertesine getirmiş, sevdiği yazarın yapıtları üzerine analiz çalışmalarıyla birlikte esaslı bir deneme yapıtı kaleme almış.


 
Eray Aytimur, Muammer Ketencoğlu ile Türkiye’de daha önce çok az seslendirilmiş veya hiç seslendirilmemiş 23 türküden oluşan ‘Sandığımdan Rumeli Türküleri’ albümünü konuşmuş:
Sabah uyanıyorsunuz bir vuruşta 100 kişinin öldüğünü duyuyorsunuz, ardından kalkıp stüdyoya gidiyorsunuz. Çalın çalabilirseniz. Ama hep dediğim gibi “Müzikle barış kardeştir”. Hep susmamamız ve işimizi yapmamız gerektiğine inandım, koşullar ne olursa olsun.


İhsan Yılmaz,  98 kişilik kadrosuyla Hong Kong'a uçan Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) hakkında yazıp "Bay Çello turnede" demiş.

Gamze Erengönül
Yiğit Karataş
Mehmet Göktuğ Yaman, Gamze Erengönül ve Yiğit Karataş ile müzik yolculuklarını, hayallerini ve hedeflerini konuşmuş.


Özgür Polat, Richard Koch'un "80/20 Kuralı" hakkında yazmış. Hayatlarımız Pareto analiziyle değişebilir mi gerçekten? Nasıl değişir? Sessiz ve uzak kalarak değişebilir mi? Yoksa ancak yaşayarak, dinleyerek, okuyarak, konuşarak, yazarak "Hayır!" demeyi de öğrenerek, gerektiğinde "Hayır!" diyecek cesareti bularak mı değişir? "80/20 Kuralı" bir gün "20/80 Kuralı" olur mu? Ya da daha iyisi, "%100 Kuralı" olup küçük büyük her parçanın uyumlu bir bütünde buluşmasını sağlayabilir mi? Işık hızında yaşamak bize bu mutluluğu getirebilir mi? Olabilir mi? Nasıl?

18 Şubat 2017 Cumartesi

Kitaptan Sanata

27 Ocak 2017, Yıl:15, Sayı: 828, Radikal Kitap'ın son sayısı; 3 Şubat 2017, Yıl: 1, Sayı: 1, Hürriyet KitapSanat'ın ilk sayısı.

Galiba artık kabul etmeliyim ki, insan ne kadar çabalarsa çabalasın, ışık hızının bile aşılabileceğini öne sürsün, ışıktan düşecek notlara bile yetişmek olanaksız. Teknolojinin ve iletişimin tüm mucizelerine karşın, yaşadıklarımızla görebildiklerimiz, anlayabildiklerimizle hatırlayabildiklerimiz, bildiklerimizle paylaşabildiklerimiz arasındaki uçurum sürekli büyüyor. Tasarlayıp planladıklarımızın yüzde birini gerçekleştirebilirsek mutluluktan uçuyor, hedeflerimizi on kat büyütüyoruz.

Yola Radikal bir adla çıkmış gazete yolculuğunu tamamlayıp geriye bir kitap eki bıraktığında, radikal bir gelecek önerisi yapmıştım.

Gazetesi kalmayan bir kitap eki ne kadar yaşayabilirdi? Normal yaşamın artık radikal bulunduğu 2017 yılında, Radikal Gazetesi deneyiminin adı, kitap ekinden de silinmiş. Kitap'a, Sanat eklenmiş. Artık Hürriyet KitapSanat var. Radikalliğe artık gerek kalmamasını, yaşamın normalleşmesini, Hürriyet KitapSanat'ın özgürlüklerin korunduğu bir Türkiye'de, yalnız kitaba ve edebiyata değil, sanatın tüm alanlarının iyi örneklerinin çeşitliliğine yer vererek gelişmesini ummaktan başka ne yapabiliriz? Kitaplar, sanat, bunların güncel bir pencereden geniş kesimlere ulaşmasını sağlayan gazete ekleri, aslında çok önemli bir işlevi üstlenmiyorlar mı?

....



 İhsan Yılmaz, "Yazarın resmini çizmektense ruhunu yakalamaya çalıştım" diyen,  73 edebiyatçıyı Yazarların Yüzünden'de buluşturan, son üç beş ayda John Berger'le yeni bir kitap için görüştüklerini söyleyen Selçuk Demirel'le görüşmüş.

....



"Büyük Edebiyat Jürisi, bir "edebiyatımızın yeni kuşağı" seçimi yapmış. Ebru Ojen, Ömür İklim Demir, Gülfem Pamuk, Orçun Ünal, Gamze Arslan, Banu Özyürek,





 Güney Ulutaş, Eyüp Aygün Tayşir, Deniz Gezgin, Oylum Yılmaz adları geçmiş.

....






Güldehan Aysan, "İçinize işleyecek ses: Hindi Zahra" demiş.

....

Radikal Kitap ve Cumhuriyet Kitap eklerinden yansıyan bazı ışık notları da şöyle:


İpek Özbey, Zülfü Livaneli'nin Huzursuzluk'u; İhsan Yılmaz, Hamdi Koç'un Yalnız Kaldınız Peyami Bey'i hakkında yazmış.

Tunca Arslan, Yılmaz Güney'in "Edebiyatı boynu bükük kalmadı" demiş.

Radikal Kitap kapağına 2016'nın 100 kitabını koymuş.


Cumhuriyet Kitap kapağında elli yıl, Selim İleri ve Ayşe Sarısayın yer almış.

Jason Goodwin "Bir bakıma ben İstanbul'la evlendim" demiş.

Şebnem İşigüzel "Bu zamanı tanıksız bırakmak olmazdı" demiş.

Erendiz Atasü "Devrimler olmasaydı insanlık sefaletten kurtulamazdı" demiş.


Joseph Frank’ın ‘Dostoyevski/Çağının Bir Yazarı’ kitabını çeviren Ülker İnce, "Dostoyevski kitabı kök söktürdü bana" demiş.

....

Yönümüzü kitaplarla mı buluruz? Tek bir kitaba takılıp kalırsak gelişme durur, geleceğimiz kararır mı? Bütün kitaplara yetişmeye çalışırsak, hiçbirine ulaşamaz, büyük bir düşünce selinin altında ezilir, yaşamdan ve insanlardan kopar, boğulur muyuz?