25 Ocak 2019 Cuma

Ama Şimdi Yaşam İçin


Şu anda ortaokul yıllarımdaki bir Türkçe dersinde olmak için neler vermezdim. Yaşamımdaki en değerli kişilerden birinin yazdıklarımla ilgili neler düşüneceğini öğrenmek, hele olursa onları okurken gözlerinde belirecek ışığı görmek beni nasıl da mutlu ederdi. Ama belirli bir andan sonra yaşam için söyleyeceğimiz tüm sözlerde yalnız kalıyoruz. Bize gerçeğin ve doğrunun yönünü gösterebilecek kimse kalmıyor. Yaşama ve kendimize, çevremize ve geleceğe karşı durmamız ve bakmamız gereken yerleri bizim aramamız ve bulmamız gerekiyor. Şansımız varsa çevremizde ışıklı, güzel insanlar oluyor. Onlarla birlikte yeni güzellikler buluyor, bu güzellikleri birbirimizle ve başkalarıyla paylaşmaya çalışıyoruz. Şansımız yoksa ışıklı güzelliklerin çevresinde örülmüş duvarların dışında kalıyoruz. Işığı asla göremiyor, yalnızca karanlığın sesini duyabiliyoruz. Işık yasaklanıyor. Israrla, kararlılıkla, önyargıyla, öfkeyle, nefretle, düşmanlıkla, akla gelebilecek ve asla düşünülemeyecek her türlü yöntemle ve kötülükle dünyadan silinmeye çalışılıyor. Geçmişin ve bugünün ışıklı güzel insanlarına sığınmaya çalışıyoruz. Geleceğin ışıklı insanlarının doğabilmesi, hayatta kalabilmesi, gelişebilmesi ve daha güzel bir dünyada yaşayabilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Şu anda ilkokul yıllarımdaki bir Hayat Bilgisi dersinde olmak için neler vermezdim. Yaşamımdaki en değerli kişilerden birinin yazdıklarımla ilgili neler düşüneceğini öğrenmek, hele olursa onları okurken gözlerinde belirecek ışığı görmek beni nasıl da mutlu ederdi. Bana kendimi ve ailemi, yaşadığım ülkeyi ve dünyayı, tarihi ve bugünü akıllı gözlerle görmemi sağlayacak bilgileri topluca veren ilk insanla; tüm yaşamımı paylaşabilmek isterdim. Yaşadıklarımızı, yaşamakta olduklarımızı ve yaşayacaklarımızı birlikte değerlendirebilmek; yaşamın er ya da geç güçlünün değil haklının kazanmasını sağlayacağına onun anlattığı öyküleri dinlerken olduğu kadar inanabilmek isterdim. Ne yazık ki 21. yüzyılda bile çocuklar okul öncesi dönemlerinden başlayarak akıl almaz üstünlük kazanma savaşlarının kurbanları oluyorlar. Çocukluklarını yaşayamıyorlar. İçlerindeki ve çevrelerinden alacakları olağanüstü güzellikleri geliştirip yaşamla doya doya oynayamıyorlar. Toplumların ve ekonomilerin üzerinde oynanan politik oyunların etkisi altında ne çocukluklarını, ne gençliklerini, ne de geleceklerini yaşayabiliyorlar. Yaşamı savunanların gücü zayıfladıkça ölümün kölesi olmayı kabul edenler çoğalıyor. Ölümün önünde eğilerek yaşayanlar arttıkça çocukların yaşamın güzelliklerini görmesi ve insanca yaşamanın değerini anlaması zorlaşıyor. Işık karanlıkla sarılıp yalnızlaştıkça, geçmişin ve bugünün ışıklı güzel insanlarına sığınmaya çalışıyoruz. Geleceğin ışıklı insanlarının doğabilmesi, hayatta kalabilmesi, gelişebilmesi ve daha güzel bir dünyada yaşayabilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. 

....

Ölümün tek egemen olduğu bir dünyada şimdi, yaşam için ne söyleyebiliriz?

Galiba yeni sözler söylememize bile gerek yok. Yaşamamız, düşünmemiz, paylaşmamız, güzelliklerin değerini anlamaya ve büyütmeye çalışmamız yeter.

Kuşkusuz Semrin Şahin'lerin öğrencileri, okuyucuları ve yazarları da onları günün birinde en güzel duygularla hatırlayacaktır. Dileğim bunun çok daha güzel bir dünyada ve daha büyük acılar yaşanmadan olması; yaşamın doğanın uyumlu bir güzelliği olarak insanlar ve tüm canlılar, dünya ve evren arasında eşit haklarla paylaşılmasıdır.

2000+X "Uzun Bir Arayışın Kısa Öyküsü"
https://www.facebook.com/pg/mehmetarat2000X/photos/?tab=album&album_id=1690118181102456