10 Haziran 2018 Pazar

Şiir, Telif, Makas


Şiir Erkök Yılmaz "Kalemden Çok Makas Kullanırım" derken ne söylemek istemiş olabilir?

Alberto Manguel ne zaman "Yabancı Bir Ülkeden Haber Geldi" demiştir?

Robert Schild 21.yüzyılda "Ölümünün 70. Yılında" Hans Fallada hakkında ne anlatmış olabilir?

Kitaplar insanlarla buluşabilir mi?

....

Eray Ak, Şiir Erkök Yılmaz ile "Aile İçi Muhabbet" kitabını ve kırk yıllık edebiyat yolculuğunu konuşmuş.

Ali Bulunmaz, Alberto Manguel'den "Yabancı Bir Ülkeden Haber Geldi" ile Fransa, Arjantin, Cezayir ve Kanada dörtgeninde geçen bir öyküden söz etmiş.

Robert Schild, telif kısıtlaması 2018'de kalkan Hans Fallada'yı anlatmış.

....

2018'de ilk kez yayımlanan kitapların telif hakları da yetmiş yıl sonra mı kalkacaktır? O gün geldiğinde bugünkü kitapları okumak ve yayımlamak isteyen birileri olacak mıdır?

Sanat, sonsuzluk mudur? Sonsuzluk kaç yıldır?

3 Haziran 2018 Pazar

Eleştiri, Özeleştiri, Mutsuzluk


Pınar Selek niçin "Bu dünya bizi mutsuzluğa alıştırmak istiyor" demiş olabilir?

"Cümbüşçü Karıncalar" evrenle yuvaları arasındaki engelleri nasıl aşarlar, türlerinin geleceğine nasıl ulaşırlar?

Ayşegül Tözeren "Edebiyatta Eleştirinin Özeleştirisi"ni yaparken, kendi yanlışlarını da görebilmiş midir?

Walter Benjamin ve Gershom G. Scholem'in 1932-1940 arasındaki mektuplaşmalarını insanlık kime borçludur? Bu mektupların var olabilmesi insanlık için bir kazanç mıdır, asla affedilemeyecek bir kayıp mı?

Bu hızlı ve gittikçe hızlanan, bu kötü ve gittikçe kötüleşen dünyada; Bedirhan Toprak'ın şiirleri bir Duino'da kimlerle buluşabilir?

Murtaza'nın Mazlum Vesek'in anlattığı kardeşleri bekçiler midir, halklar mı?

Dört paragrafta okurlara seslenerek Eray Ak'ın, Sevim Gezgin'in, Ali Bulunmaz'ın  ve Reyyan Bayar'ın yazılarından söz eden Turhan Günay'ın okurlara seslenemeyip köşesini başka yazarlara bırakmak zorunda kaldığı yılların sorumlusu kendisi midir, başkaları mı, kendini düzeltmeyi bir türlü beceremeyen sistemler mi? Yazamadığı yazılar Türkiye için bir kazanç mıdır, asla affedilemeyecek bir kayıp mı?

Semih Poroy'un koyu ve karanlık bir günle gecenin arasında, fırtınalarla çalkalanan bir denizin üzerindeki yağmurlu bir gökyüzünde sıkışmış küçük ve ürkek barış güvercini; bir teknenin üzerindeki kulübeden mi havalanmıştır? Yuvasından dünyaya mı, geçmişten geleceğe mi, yalnızlıktan evrenin sonsuzluğuna mı uçmak istemektedir?

ELEŞTİRİDEN ÇOK ÖZELEŞTİRİ

Celal Üster," 'Muzır' bir özgürlük alanı" başlıklı yazısında Semih Poroy’un gerçek boyutlarıyla ve renkli olarak albümleşen ‘FEKLAVYE’sini yazmış.

"Poroy’un FEKLAVYE’si, yazarların, yayıncıların, çevirmenlerin, dahası okurların dünyasında karşımıza dikilen düşkünlükleri, yapaylıkları, incelikli, duyarlıklı, içten, ama bir o kadar da çarpıcı, keskin bir yergiyle açığa çıkartırken kanımca, entelektüel ortamın eleştirisinden çok, çoklarının kaçındığı özeleştirisini üstleniyor" demiş.

....

Metin Celal'in ve Necmiye Alpay'ın "Dil Meseleleri" ile, Julio Cortazar'ın "Sınav" kitapları arasında bir ilişki olabilir mi?

Aklın sınırsızlığı mı, evrenin ve yaşamın sınırları mı M. Sadık Aslankara ve Mehmet Zaman Saçlıoğlu'nu "Bilimsel Ütopya" kavramına götürmüştür?

Yaşam bittiğinde yaşananlar ve yapılanlar, düşünceler ve yazılanlar, görülenler ve çizilenler nereye gider?

6 Mayıs 2018 Pazar

21.Yüzyılın Görmeme Biçimleri


John Berger'in Görme Biçimleri'ni 1986 Nisan'ından sonraki herhangi bir zamanda okuduğumda, günün birinde Sanatlog için Görmeme Biçimleri  başlıklı bir yazı yazacağım aklıma gelebilir miydi?

Günün birinde kitaplara ve kitap eklerine, en iyi en kötü en insancıl en ölümcül en güzel en korkunç düşüncelere ışık hızıyla ulaşılabileceği.

Günün birinde ikili ışık zincirlerinden söz edeceğim.

Aklıma gelir miydi?

Işığın insanlığı aydınlığa ya da karanlığa götürebileceği.

Aklıma gelir miydi?

....

YETMİŞ YIL ÖNCESİNDEN BAŞLAYARAK GELEN BİR EDEBİYAT MİRASI

Cumhuriyet Kitap'ta Eray Ak , "Bir edebiyat mirası" başlıklı yazısında, Behçet Necatigil ve Kâmuran Şıpal'in 1948-1972 arasında birbirlerine yazdığı otuz iki mektubu bir araya getiren, Serenad Demirhan'ın yayına hazırladığı, Murat Yaşçın'ın editörlüğünü yaptığı kitaptan söz etmiş.

"Dar Bir Çember İçinde" , "her yönüyle bir edebiyat mirası" demiş.

Geride mirasların değerini bilecek kuşaklar bırakmak, kimin sorumluluğundadır?

....

ŞİDDETİN FİLOZOFLARI

Selçuk Altun , "181-KİTAP İÇİN" bölümüne "Nuray Hafiftaş için" diyerek başlamış. "Kendime filozof tuttum şiddeti" başlığı altında 4476 ile 4500 arasındaki notlarını yazmış. 4487'de "Rahibinden Satılık Kilise" alıntıları yapmış. Dediğine göre k.İskender, "Kendime filozof tuttum şiddeti" demiş.

Notlarının yanında bir de ardıç ağacı varmış. Ardıç ağaçlarının mı kuşlarının mı, yoksa insanın mı öyküsünü daha iyi biliyorsunuz?

Metin Celal'e sormak ister misiniz?

....

SEKE SEKE GELİP GİTMEK

Metin Celal'in aktardığına göre "Seke Seke Ben Geldim" diyerek iki "Sekmeler" kitabı yazan M. Kayahan Özgül , kısa yazmanın sırrını henüz keşfedememiş. Ama Metin Celal bu kitapları "keyif, merakla ve hızla" okumuş.

Özgül'ün yazar olarak Metin Celal'in en çok dikkatini çeken yönlerinden biri, "hiçbir bilgiyi bizzat başka kaynaklardan kontrol etmeden paylaşmamaya çalışması" imiş.

Henüz yapılmadıysa, İnternet'te yanlış bilgilerle yapılan paylaşımlar için akademik bir çalışma gerçekleştirilebilir. Yazarlara yakıştırılan sözler ve şiirlerle yapılan paylaşımlar içinde Can Yücel, ilk sıralardan birini alabilir. Bu arada, Can Yücel'in de "Seke Seke" adlı bir şiiri varmış.

Gerçekten var mıymış? Ben bu şiiri sesli okuyamam. Bu dünyaya hiç benzemeyen, aşırı arınmış bir evrende yaşıyorum. Galiba seke seke gelip gideceğim.

....

YAŞAMA BİÇİMLERİ

John Berger'in görme biçimleri üzerine geliştirdiği öyküler, yaşamdan ve sanattan "Portreler" ile
sürmüş. Ali Bulunmaz , Tom Overton'un yayına hazırladığı ve Beril Eyüboğlu'nun çevirdiği kitap hakkında yazmış.

"Portreler'de merak eden, öğrenmeye çalışan, yorumlayan, kendisinin eğitimine katkıda bulunan sanatçılar ve
anlamaya uğraştığı eserler üzerine kalem oynatan Berger'la yüzleşiyoruz" demiş.

Kaç kişi "Görmeme Biçimleri" ve "Görme Biçimleri" arasındaki farkı merak ederse, evreni gözlerimizin aptallığıyla değil, aklımızın yüceliğiyle görebiliriz?

....

21. yüzyılda evrenin sonsuzluğuna ve merkezine bakabilirken, burnumuzun ucunu göremememiz normal midir?

Sadık Aslankara, Selim İleri'nin bir öyküsünden yola çıkan bir kitapla ilgili yazmış. Fatih Altuğ "Kapalı İktisat" metninde, Selim İleri’nin ilk olarak 1980’de yayımlanan Bir Denizin Etekleri kitabının içinde yer alan metni “sözlük” olarak okumuş.

Kapalı ekonomilerden açık öykülerin sonsuzluğuna geçilebilir mi?


21 Nisan 2018 Cumartesi

Şafağın Resimleri



Sanat umut mu getirir, acı mı?

İnsan olmasa, evren anlaşılabilir miydi?

Evren anlaşılmadan, yaşam yaşam olabilir miydi?

Şafağın resimleri yapılabilir miydi?

....

YAŞAMIN GÜZEL BİR SANATI

Cumhuriyet Kitap'ta  Ali Bulunmaz , Julia Kristeva ve Philippe Sollers'in 1967 yılından beri süren birlikteliğinin, "Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik" kitabıyla okura açıldığını söylemiş. İkilinin evliliklerinden hareket ettiğini, kadın-erkek ilişkisini çözümlediğini, tarihsel sosyal ekonomik psikolojik felsefi analizlere giriştiğini, 1960'lardan günümüze yakın çevrelerinde tanık olduğu evlilik ve ilişkileri değerlendiğini belirtmiş.

Evliliklerin tümü dört duvar arasında geçmiyor mu acaba?

....

Elif Aktan, yalnızca Benli Belkıs'ın değil, İkinci Dünya Savaşı'nın öncesinde bir Türkiye ve Avrupa'nın da öyküsünü anlatan Şaziye Karlıklı'yla konuşmuş.

....

ANGELA DAVIS'İN ŞAFAKLARI

Reyyan Bayar , Güray Öz'le "Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela" kitabı hakkında konuşmuş. Güray Öz, "Çağının, ülkesinin sorunlarından uzak yaşamayı, yazmayı deneyenler ne ele aldığı konuyu iyi anlatabilir ne de okura ulaşabilir "demiş. Angela Davis'in yaşamını anlatan kitaplardan birinin adının "Eğer Şafakta Gelirlerse" olduğunu söylemiş.

Alice Kaplan'ın anlattığı günlerinizden bu yana daha iyi bir yere gelebildi mi dünya Angela? Senin şafaklarına yaklaşabildi mi?

....

Metin Celal, "İzmir Kitap Fuarı'na gitmeli" demiş. İzmir uzaksa, en yakın bilgi kaynağını bulup ulaşmalı. Gelecek çok uzaklaşmadan.

....

OĞUZ'UN NEŞELİ ZAMAN KUŞU

Oğuz Erten, iki ciltlik kitabında eskizleri ve tablolarından örnekler vererek, Neşe Erdok'un resimlerinden ve dönemlerinden söz etmiş.

Yaşamın en güzel anlarından evrenin sonsuzluğuna açılan bir sanat olabilmiş midir resim? "Zaman Kuşu", zamanın ötesine uçabilmiş midir?

....

Nedret Öztokat Kılıçeri, Sevtap İshakoğlu Kadıoğlu ve Gaye Şahinbaş Erginöz'ün hazırladığı "Belgelerle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Mülteci Bilim Adamları" adlı kitabı tanıtmış.

Ayça Günaydın'ın bellhooks'un "Değişme İsteği: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi" kitabıyla ilgili yazısının başlığı "Feminizm herkes içindir" olmuş.

Sadık Aslankara, Adnan Veli'nin İstanbul Batakhaneleri'nden söz etmiş.

Gelecek kimin içindir?

....

Semih Poroy "Lavoisier şair olsaydı yanmıştı" demiş.

Kaç kişi bu adı duymuştur? Kaç kişi bu adı doğru okuyabilir? Kaç kişi bu adın yaşamı üzerindeki etkilerini biliyordur? Kaç kişi bildiklerini anlamlı bir bütünlükte yeniden kurabiliyordur? İnsanlar insanlıklarını borçlu oldukları güzel insanların adlarını duymadılar ve duymuyorlarsa, bunun sorumlusu kimdir?

Gelecek kimin içindir?


15 Nisan 2018 Pazar

Kitaplar, Kentler, Fuarlar



Kitaplar bulundukları yere göre farklı anlamlar kazanabilirler mi? Bir kitap ne zaman yaşamaya başlar? Bir yazar doğduğu anda mı, kendini arama yolculuğundaki önemli anlarından birinde mi, kitabını yazmaya karar verdiği anda mı, zorlu bir sürecin içinde yükselip alçalarak çıkış yollarını bulmaya çalışırken kapatıldığı labirentte yaşadığı anlardan herhangi birinde mi, sonunda oradan kurtulup büyük bir sevinç duyduğu anda mı, sözleri başkalarına ulaşmaya başladığında mı, gönderdiği sorular yeni sorular olarak ona geri döndüğünde mi? Kitapların sözleri uzayda ve zamanda değişmez midir? Yoksa okundukça ve yeni kitaplar yazıldıkça sürekli yeni öyküler mi anlatmaya başlarlar?

Kentler ve fuarlar olmasa, kitaplar olabilir miydi?

....


İzmir kitap fuarı açılmış. Fuarla ilgili bilgiler web sitesinden ve facebook, twitter/ ve instagram hesaplarından izlenebiliyormuş. Bu yıl 470 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleşecek 23. İzmir Kitap Fuarı,  yaklaşık 120 kültür etkinliğine ev sahipliği yapacakmış. Aralarında Gülten Dayıoğlu, Doğan Hızlan, Canan Karatay, Ahmet Ümit, İlber Ortaylı, Müjde Ar, Deniz Kavukçuoğlu, Canan Tan, Altan Öymen, Doğan Cüceloğlu, Cemre Birand, Arif Keskiner, Ataol Behramoğlu, Yüksel Pazarkaya, Mavisel Yener, Sinan Canan, Doğu Yücel, Behiç Ak, Ercan Kesal, Cem Yılmaz, Teoman, İrfan Değirmenci, Aytül Akal, Hikmet Anıl Öztekin, Oya Baydar, Kahraman Tazeoğlu, Ahmet Telli, Mine Soysal, İhsan Eliaçık, Sinan Meydan, İbrahim Kaboğlu, Mine Söğüt, Kemal Hamamcıoğlu, Ahmet Şimşirgil, İsmail Saymaz ve Hicabi Demirci’nin de bulunduğu pek çok yazar, şair, oyuncu ve bilim insanı okurlarıyla buluşacakmış.

Ne güzel. Türkiye'nin güzel insanları böyle güzel bir fuara katıldıkları zaman, Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz, değil mi? Herkes daha çok okur ve başkalarını dinler, düşüncelerini akla ve bilgiye dayandırır, sözlerini özenle seçer, kızdıklarını yıkmak için değil geleceği korumak için konuşur ve yazar.

Türkiye'nin güzel insanları, Türkiye'yi gerçekten seviyorlardır, değil mi?

...

Reyyan Bayar, "Ahmet Telli'nin 1966-2016 arası kaleme adığı şiirlerin elli yıllık bir dökümü" dediği "Vedâ Divânı"  kitabı hakkında "şiirinin elli yılının dönemsel eğilimlerini, estetik ve etik serüvenini" konuşmuş. Kitap, Ahmet Telli'nin 1966-2016 arasında yayımlanmış on şiir kitabının toplamıymış. Nedense aklıma "Elli Yıllık Bir Öykü" geldi.

....

Kırmızı Kedi, "Kuş Uçar Kanat Ağlar" diyerek Necatigil Şiir Ödülü'ne değer görülen Şükrü Erbaş'ı kutlamış.

....

Hürriyet Kitap Sanat'ta Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fotoğraf Bölümü’nde okuyan ve ‘Kendine Ait Bir Oda’ sergisinde, kişisel deneyimleri sonucu oluşturduğu ‘Mülksüzler’ isimli seriyle yer alan sanatçı Cansu Yıldıran  Karadeniz yaylalarında kadınların mülk sahibi olma hakkından yoksun bırakılması üzerinden cinsiyetler arası sınıf ayrımını inceliyormuş.

EDEBİYAT Nobeli’ni veren İsveç Akademisi tarihinin en büyük krizlerinden birini mi yaşıyormuş?  Krizden çıkabilmek için, Edebiyat Nöbeti mi tutmak gerekir?

....

Salt Beyoğlu  kaldığı yerden Aydan Murtezaoğlu ve Bülent Şangar’ın 'Devamlılık Hatası’yla nereye gidecekmiş?

....

Uluslararası Man Booker Ödülü kısa listesi açıklanmış. 2016’da Vejetaryen ile ödülü kazanan 1970 doğumlu Güney Koreli yazar Han Kang, "The White Book" (Beyaz Kitap) adlı romanıyla yine ödülün en büyük adaylarındanmış. Kitapla ilgili değerlendirmesinde Deborah Levy  yaşamın ve insanın kırılganlığından söz etmiş. Gizemli bir metin olduğunu söylemiş. 

Ödüllere abone olunabilir mi? Ödüllerin amacı usta yazarları onurlandırmak mıdır, yazarların ustalığını okurlara duyurarak buluşmalarını sağlamak mıdır? Birbirimize ışık hızıyla bağlandığımız bu iletişim çağında, bilgiyi ve dünyayı iyi yönettiğimiz söylenebilir mi? Peki hiç değilse edebiyatı ve sanatı daha iyi kurallarla yönetebilir miyiz?

....

İzmir Kitap Fuarı'nda Tudem rüzgârı  esecekmiş. İzmir merkezli bir yayın grubu olan Tudem, İzmir Kitap Fuarı’na yedi farklı markası, sevilen yazarları ve 1000’i aşkın kültür ve eğitim kitabıyla katılıyormuş.
....

Fuarlar kentlere yılda kaç kez gidebilir? Kitap ekleri insanların ne kadarına, ne kadar zamanda bir ulaşabilir? Okumayı bilmek okumak, yazmayı bilmek yazmak, aklındaki gerçek ve yalan parçaçıklarıyla oynayabilmek düşünmek için yeterli midir? Kitaplar bir son mudur, bir başlangıç mı? İsteklerimizi ne olursa olsun gerçekleştirmenin mi, gerçeği ve güzellikleri bulmanın mı bir aracıdırlar?

Düşünceler ve kitaplar olmasa ve özenle korunmasa; insan, insan olabilir miydi?

İnsan, insan olabildi mi?




7 Nisan 2018 Cumartesi

İlk Haftası Nisan'ın


Perşembe günü bir Cumhuriyet aldıysanız.

Kendinizin ve ailenizin yitirdiğiniz tarihine biraz daha yaklaşmış olabilir misiniz?

Geçen hafta elinize yeni bir kitap geçtiyse.

Yaşama, geleceğe ve evrene açılacak yeni bir kapı bulmuş olabilir misiniz?

Hafta boyunca elinizdeki telefonun, masanızdaki ya da dizinizdeki bilgisayarların, işinizin ve yaşamınızın sürekli bir parçası olabilen tabletlerinizin arkasında yepyeni yayınlar ve dünyalarla karşılaştığınız; artık yeni bir dünyada yaşamakta olduğunuzu hissettiğiniz anlar oldu mu?

"İnsanlık ey, neredesin? Nerdesin?"

21. yüzyılda bile bu sorulardan niçin kurtulamamış olduğumuzu sordunuz mu?

....


FİLDİŞİ SARAYLAR

Cumhuriyet Kitap'ın kapağında Hıfzı Topuz, "Fildişi Kulemde Yazmıyorum" demiş. Hıfzı Topuz için "Cumhuriyet dönemi ilk kuşağın birçok üyesi gibi ileri yaşına rağmen hep üreten, yurdun, insanlığın sorunlarına kafa yoran bir bilge" bilge diyen Gül Atmaca, Topuz'la annesinin hikâyesini anlattığı yeni biyografik romanı "Meyyâle'nin Ardından NeVbahar, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bir Aile Öyküsü" üzerine konuşmuş. Hasan Akarsu "Hasan Hilmi Paşa, 1897'de Sivas Valisidir" diye başladığı yazısında; Topuz'un Nevbahar'da "Osmanlı'nın çöküşünü, Cumhuriyet'in kuruluşunu, bir Osmanlı ailesini sonraki kuşaklarıyla birlikte yansıtırken savaşları, aile ilişkilerini ve aşkları etkili bir dille" anlattığını söylemiş.

Hıfzı Topuz, "Fildişi Kulemde Yazmıyorum" demiş. Peki Türkiye'nin ve dünyanın geleceğini karartacak ya da aydınlatacak yakın ve uzak politikacılar düşüncelerinin, yaptıkları seçimlerin ve verdikleri kararların sonuçlarını nerede, kimin için yazıyorlar? Milyonlarca, hatta milyarlarca insanın kaderlerini nasıl çizebiliyorlar? Attıkları adımların gerçek nedenlerini açıklıyorlar mı, ölümcül bir korkuyla gizliyorlar mı?

....


Sait Faik mi, Sabahattin Ali mi, Nazım Hikmet mi demiştir "Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey" diye?

Yaşama uğraşıyla başa çıkmak için yazar mısınız?

Ali Bulunmaz, Beckett'ın yazma ve yaşama uğraşından söz etmiş.


Nedret Öztokat Kılıçeri, Orçun Türkay'ın "Tunç Bey" adlı anlatısında yitirilen babanın geçmiş zamandaki izini sürdüğünü söylemiş.

Gül Atmaca, 95 yaşında bile üretmeyi hep sürdürerek yurdun ve insanlığın sorunlarına kafa yoran Hıfzı Topuz'la yeni biyografik romanı "Meyyâle'nin Ardından Nevbahar, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bir Aile Öyküsü" üzerine konuşmuş. Hasan Akarsu, kitapla ilgili yazısına "Hasan Hilmi Paşa, 1897'de Sivas valisidir" diyerek başlamış.


Orhan Baylı, "Tarihin bir türlü tarih olamadığı ülke" başlığı altında Hasan Cemal'in okuru Türkiye'nin yarım yüzyılına tanıklığa çağıran "Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor" kitabını tanıtmış.


Mavisel Yener, nesneler tarafından köleleştirilen insanları anlatan Edward Carey'nin on yaş üstü okurlara seslenen "Çöpkent" adlı fantastik öyküsünü anlatmış.


Sadık Aslankara, Mehmet Eroğlu'nun "Mermer Köşk" ve "Kıyıdan Uzakta" adlı son iki kitabından ve aşk sorunsalından söz etmiş. Sadık Aslankara'nın öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında her perşembe güncellediği sayfası sürüyormuş.



Gültekin Emre, bir nehirden kendisini eve götürmesini isteyen Nihat Ziyalan'dan söz etmiş.

Yazma uğraşıyla başa çıkabilmek için yüzünüzü doğaya ve insana dönüp; yaşar mısınız? Hangi şiir sizi insanlığın evine götürebilir?



"Burada her şey bir insanı sevmekle" mi bitecek hep? Yeniden "bir insanı sevmekle" başlaması için, hep kitap  mı okumak gerekecek? Kitap kokusunu ve insanı hep sevecek misiniz?


Mavisel Yener, çocukları maviliklere götürebilir mi?

1 Nisan 2018 Pazar

Bilinmeyen Kent


Eğer ilk kez geldiyseniz bir anda hiç tanımadığınız bir kente, onu tanımaya nereden ve nasıl başlarsınız? Güven duyabilir misiniz onun meydanlarına ve yollarına, mahallelerine ve sokaklarına, insanlarına ve diğer canlılarına, binalarına ve köprülerine, tarihine ve günlük yaşamına, ilişkilerine ve geleceğine, aklınıza gelen ve gelmeyen sonsuz gizlerinin belirsizliğine. Güven duyabilir misiniz?

21. yüzyılda kendinizi birdenbire İnternet'in hırçın ve yükselen dalgalarla sürekli büyüyen ve aklınızı kuşatan okyanusuyla karşılaştığınızda; sizi güzel ve doğru limanlara götürecek, bataklığa ve ölüm karanlıklarına çekmeyecek, kendisi batmayacak ve sizi batırmayacak gemiler bulabilir misiniz? Yaşamınıza anlam katacak yolculuklara çıkabilir, mutlu geleceklere ulaşabilir misiniz?

Elinizdeki araçların gücüyle kayıtsız ve zalim olmamayı öğrenebilir misiniz? Doğanın gelişip büyük umutlar yarattıktan sonra yoldan çıkmış tuhaf yaratığı olmaktan kurtulup, yeniden insan olabilir misiniz?

....

BAŞARI ÇİFTLİĞİ

Bu yaşa geldiğim halde kendime ne bir çiftlik ne bir banka ne de bana taparcasına bağlanıp sözümden çıkmayacak taraftarlarla beslenip büyüyecek bir takım kuramadığıma, gelip geçmek için başkalarının parasıyla bir saray bile yaptıramadığıma bakılırsa.

Yaşamımın bir başarı öyküsü olduğu pek söylenemez.

Peki tarihteki başarı öykülerinin ne kadarı parlak günlerde yazıldığı gibi kalabilmiştir?

....

YAŞAM BULMACASI

Aslında tüm yaşamlarımız boyunca çözmeye çalıştığımız tek gerçek bulmaca, bir "Yaşam Bulmacası" mıdır?

Her yaşam çözülmesi istenen, ancak çözülünce anlam kazanan bir bulmaca mıdır? Bir parça bile yanlışsa veya yanlış yere konduysa eksik midir, yaşanmamış mıdır?

Işık hızıyla karanlıktan aydınlığa, aydınlıktan karanlığa gidip gelen bir evrende; denizin ve dalgaların ve gökyüzünün ve toprağın ve güneşin güzelliğini hissetmenin, yıldızları görerek ve bilerek yaşamanın bir yolu var mıdır?

....

YAŞANASI DÜNYALAR GÜNLÜĞÜ


İnsanlığın her an büyüyen milyarlarca sayfalık ışık bilgileriyle soluk alacağına gittikçe bataklığa gömülüp boğulmakta olduğunu görmesem, bir de "YaşanasıDünyalarLog" sayfası açmayı düşünebilirdim.

Oysa ne gerek var? Okunası Kitaplar, Yaşanası Dünyalar'ı zaten anlatmıyor mu?

Peki bütün kitaplar okunabilir midir? Hepsi mi? Karanlığı çağıranlar da mı? Bütün kitaplar mı okunabilirdir?

İkili Işık Zincirleri bu yeni dünyada anlamlı ve etkili iletişim kurmanın araçlarından biri olabilir mi? Sanat Dünyası Okunası Kitaplar'la edebiyata, Film Kâşifleri'yle sinemaya gidecek gemilerin kalkacağı bir liman olabilir mi? Sanat Dünyası'na gelenler kendilerini tanıyabilir, gidebilecekleri limanları görebilirler mi? Birbirlerine Ödülsüz Sorular (1-7) sorup, karşılığında mutluluk alıp verebilirler mi?

Filmlerin ve kitapların özgür olduğu bir dünyada mı Her Çocuk Bir Tohum olabilir, katı kurallarla denetlendikleri bir dünyada mı? Kütüphanelere ve okuma kültürüne  katkıların artması, yaşanası dünyaları getirebilir mi?

Peki bütün filmler izlenebilir, bütün kitaplar okunabilir midir?

Evet hepsi, ışığı bitirmek isteyenler de, bunlar kime neyi niçin nasıl diyorlar, nerede ve ne zaman etkili olmuşlar ve oluyorlar, onların nefretini nasıl bir sevgi, düşmanlığını nasıl bir dostluk durdurabilir; bunu anlamak için okunmalıdır.

....

UYGARLIKLARIN SONU

Işık hızındaki bu inanılmaz bilgi ve iletişim çağındaki dünyamızda yaşadıklarımızın uzaya ve zamana meydan okuyan, doğru ve ayrıntılı bir kaydı tutulablir mi?

YaşamLog, ikili ışık zincirlerinin öyküsünü yazabilir mi?

Çalışma yaşamımda en uzun süreyle çalıştığım işlerden biri Sanatlog olmuş. Beş yıl. Hiç az değil. Profesyonel anlamda da en uzun sürem on beş yıla yakın, ardından on yıl geliyor, dört, üç ve iki yıl olarak sürüyor. Sanatlog bu durumda üçüncü oluyor. Ama ne yazık ki Sanatlog sitesi yine erişilmez olmuş. "Işık Grupları" projesinin listesinde yer alıyor ama bağlantıdan yazılara erişilemiyor.

Biz insanlar, biz uygarlıklar ölümlü olduğumuzu biliyoruz. Yaptıklarımız ölümsüz olabilir mi?

....

ANNEANNEMİN DİNİ

İnsan bir pusula olmadan yolunu bulabilir mi? İnsanlık dinleri aşabilir, tüm tanrıları evrenin denizinde buluşturabilir mi? Madde ve enerji, beden ve ruh buluşabilir, tümüyle özgürleşip sonsuzluğa karışabilir mi?

Benim için din, anneannemdir. IŞİD'i, Deniz Feneri'ni, din temelli bölünmeleri, küçük hesap gruplarını, örgütleri, partileri hiç görüp tanımamış olan anneannem. Sessizce ibadet eden, felçliyken oturarak namaz kılan, hatim indiren, bana gerçekten inandığı Allah'ı dünyada bulunabilecek en büyük güzellikten bile daha çok sevdirmiş olan, inançlarının anlamına çoktan kavuşmuş olan anneannem.

Müslümanlığın ışığı anneannemde değilse, nerede olabilir?

....

Denizli Büyükşehir Belediyesi 2. Kitap Fuarı'nda öğrenci Elif Yıldız; kitap fuarının düzenlenmesini iple çektiklerini, orada çok sayıda kitabı bir arada görebildiklerini, istedikleri kitapları alma ve yazarı ile sohbet etme imkânı bulabildiklerini söylemiş.

“Bilgi Toplumu Çoğullaştırır” temasıyla kutlanan 48. Kütüphane Haftası'nın açılış gününde, elli ilin altmış meydanında otuz dakika kitap okuma etkinliği gerçekleştirilmiş.

Kitap Eki, "10 Meşhur Kitap İstifçisi" listesinin başında 300.000 kitapla Karl Lagerfeld adını vermiş. Diğerleri George Lucas: 27.000,  Jay Walker: 20.000, Michael Jackson: 10.000, Ernest Hemingway: 9000 olarak listelenmiş.

Michael Jackson, Madonna, Ahmet Erhan ve Jale Sancak'la aynı yıl doğduğumu biliyor muydunuz? Aynı yılda doğduğunuz kaç kişi olduğunu hesaplayabilir misiniz?

....




Ahmet Telli, sanatların kardeşliğini yazmış. "Sanatların birbirleriyle kurduğu dili; o ritmi, o ahengi ve kardeşliği, insanlar arasında da gerçekleştirmek gerekiyor" demiş.

....

İrfan Aktan, İrfan Değirmenci'yle gazeteciliğin geleceği ve nereden aklına geldiğini pek anlayamadığım yeni kitabı hakkında konuşmuş.

"Yeni çıkan romanınız Herlanda, ismi Her Şey olan tiranın hüküm sürdüğü bir distopya. Karanlığın hüküm sürdüğü bu distopyayı neden iyi sonla bitirdiniz?"

"Çünkü bu aslında bir direniş, bir umut romanı. Hikâye 2141 yılında geçiyor ve 150 yıldır iktidarda olan 185 yaşındaki Her Şey, işi, ülkenin adını değiştirmeye, Herlanda yapmaya kadar vardırmış. Özel kurulmuş laboratuvarlarda sadece kendisi için geliştirilmiş ilaçlarla yaşatılan, ortalama 250 yıl yaşaması planlanmış Her Şey, 2141 yılına gelene kadar ülkede adım adım kontrolü ele geçirmiş."

İnsanlık distopyaların nedenlerini anlamadan, onlardan kurtulabilir mi? Yoksa insanlıktan kurtulmak, distopyalardan kurtulmaktan daha mı kolaydır?

....


Marvel’in son filmi Black Panther (Kara Panter) 1 milyar dolar gişe yapan filmler arasına girmiş.


On beş saat önce 1 milyar 250 milyonu da geçmiş.


İnsanlar ütopyaları daha mı yakın buluyor kendilerine?

....

Eğer bir anda geldiyseniz hiç tanımadığınız bir dünyaya ve küçücükseniz ve gördüğünüz herkes size uzak ve yabancıysa.

Annenizin sevgi dolu güzel yüzünden, size umut ve güven veren gülümseyişinden başka neye sığınırsınız?


24 Mart 2018 Cumartesi

Dergiler, Yaşam ve Ölüm


İki temel anla başlar ve biter canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Işıkla ilk ve karanlıkla son kez tanıştıkları anlarda.

İki ana yoldan gider canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Yaşamın ve ölümün yollarından.

Kitaplar evrenin yolculuğunun neresindedirler? Dergiler neresinde? Gelecek "ne yana düşer usta"?

....



Notos Kitap Yayınevi, bir takımadaymış. Onların anayurduymuş. Bir dizi adadan oluşuyormuş. Takımadanın sekiz yıllık bir tarihi varmış. Şimdi sekizinci yılın içindeymişler.

"Şimdi" ne zamandır? Yukarıdaki cümleyi yazmaya başladığım an mı, yoksa bu sorunun sonundaki işareti koyduğum an mı? Yoksa birilerinin bu satırları yazmaya veya okumaya başladığı ya da bitirdiği an mı? Şimdi ne zamandır?


Notos Kitap Yayınevi, "kendi olanaklarıyla kendini var etmeye çalışan bir yayınevi" olarak tanımlanmış. Yaptıkları şöyle açıklanmış:

"Ama küllerinden de doğmuyor. Altı yıl içinde her zaman bağımsız, sivil, dik duruşunu korumaya, kendini butik bir yayınevi olarak tasarlamaya çalıştı."


Kuruluş günü, 1 Ekim 2006 olarak belirtilmiş. Son on iki yılda yaşananlar düşünülürse, Türkiye gibi bir ülkede Notos dergisinin yayınını sürdürebilmesinin değeri daha iyi anlaşılabilir. İnsanların ışıktan ve yaşamdan uzaklaşıp karanlığa ve ölüme yanaştığı koşullarda sanatın önemi daha da artar. Dinlemeyi ve konuşmayı, okumayı ve yazmayı, bakmayı ve görmeyi, anlamayı ve göstermeyi öğretemese bile; onlara giden yollar açar. Evrenin ve doğanın, toplumun ve insanlığın, yaşamın aynası olur.




"Notos Hakkında" verilen bilgilerde Semih Gümüş "Yayın Yönetmeni", Dilek Emir "Genel Koordinatör", Tuğba Eriş Yayın Koordinatorü", Oğuz Tecimen ve Meliha Tila Sadık "Editör", Atilla Erol da Teknik Danışman    olarak belirtilmiş. Dergiyle ve kitaplarla ilgili bilgilere "Yayınlar" başlığı altında "Notos" ve "Kitap" bağlantılarıyla ulaşılabiliyor. Notos Kitap girişinde bir alıntı var: "Romancı, kurmaca ortamı aracılığıyla aklı sınar. Kurmaca, dünyanın yoksun olduğu, dünyanın unutmuş olduğu, elde etmeyi umduğu, belki de hiçbir zaman erişemeyeceği şeyi yaratır."   – Carlos Fuentes, Edebiyata Övgü

Şimdilik gelişmeler beklentilerimize pek uygun olmasa da, 21. yüzyılda yeni bir çağda yaşamakta olduğumuza kuşku yok. Birbirimizi ışık hızıyla bulabiliyor, duyabiliyor ve görebiliyor, ışık hızında konuşabiliyoruz. Sesler ve renkler, sözcüklerle birleşip evrenin sonsuzluğundan gelen izleri anlatıyor. Kendi hızı saatte onlarca kilometreyi geçemeyen insan, ışığın hızının peşine ve ötesine düşüyor.

Umutla girdiğimiz bu ışıklı çağda karşılaştığımız korkunç karanlıklar, dünyaya damgasını vuran aşırı hızın yarattığı bir baş dönmesinin ve beyin duyusu yitiminin sonuçları olabilir mi?

....


Ahmet Ümit "İnsan karanlık bir mahluk" demiş Cumhuriyet Kitap Eki kapağında. Gamze Akdemir "Karanlıkları engelleyebilir mi böyle bir sistem?" diye sormuş. Ahmet Ümit "Hiç kimse bu karanlığa uzak değil, her insanın içinde var" demiş.


Eray Ak bir ülkeyi, bir evi, yüz yıllık bir hesaplaşmayı anlatan Oya Baydar'la konuşmuş.




Metin Celal "Tahir, nasıl Fakir oldu?" diye sormuş.

Asuman Kafaoğlu Büke, Shakespeare'in güzelliği sonsuz kılmak amacıyla yazdığını söylemiş.



Ali Bulunmaz, Samuel Alexander'ın "Yeteri Kadarsa Çoktur" kitabından, Henri David Thoreau'nun yaklaşımından söz etmiş.

Çiğdem Zehra Özcan, Yunan düşünür Costa Douzinas'ın "İnsan Hakları ve İmparatorluk" kitabını tanıtmış.

Sadık Aslankara Notos Kitap'ın kitaplaştırdığı tefrikaları, Cahit Irgat'ın elli yıl önce yayımlanan anı yazılarını konu almış. "Çok Yaşasın Ölüler".


 Mavisel Yener, Miyase Sertbarut'un "Ünsüz Youtuber'ın Günlüğü" adlı kitabını konu alan yazısına "Tüketim algısına eleştirel bir bakış" başlığını atmış.

Semih Poroy FEKLAVYE'de "Bir şiir ömrün ne kadarına değer?" sorusunu sormuş.

İçindeki karanlıkla başa çıkamıyorsa, dışarıdaki karanlığa çözüm olabilir mi insan? Karanlığa gömüldüyse, ışığı bulmanın ve yeniden insan olmanın yollarını bulabilir mi?

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine" diyebilir mi?

Güzel bir gelecek, kaç ömre değer?

....

İki ana sona gider canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Yaşama ve ölüme.

Bir başkasını sevdikçe, onu sımsıkı kucaklayıp korudukça, evrendeki iki noktanın ve iki zamanın buluşmasının ölümü unutturan güzelliğini hissettikçe; yaşam yeni anlamlar kazanır.

Nefret ettikçe, başkalarını hizaya sokmayı tek amaç olarak gördükçe, yalnızca kaçınılmaz sondan kaçmak için o sonu bir an önce bulmaya çalıştıkça; yaşamın ışıkları zayıflar ve ruhların karanlığı büyür. Karanlık ruhların yasaları güzelliklere ve yaşama düşman olur. Kara katiller yaratır. Ölüm, özgürlüğü ve yaşamı boğar.

Siz ölmek için mi, yaşamak için mi yaşıyorsunuz? Yaşamınızda nasıl kitaplar var? Kitaplarınız evrenin neresinde? Karanlığı ve düşmanlığı mı, ışığı ve sevgiyi mi anlatıyorlar?

17 Mart 2018 Cumartesi

Kitap Işıkları


Işık güneşten ve yıldızlardan mı gelir, doğadan ve yaşamdan mı? Evren bunların tümü müdür, hiçbiri midir?

Kitaplar kimin için yazılır? İnsan yoksa kitapları kim okur? İnsan varsa kitaplar onlara nasıl ulaşır? Kitap ekleri hakkında neler söylenebilir?

....


"KitapEki", kendisi hakkında şunları söylemiş:

"Kitapeki, bir kitap eleştirisi ve kitap tanıtımı sitesidir. Daha çok kitap, daha çok fikir ilerleme getirir, karanlığı geriletir! Tartışmadan ve tartışmaya zemin olmaktan korkmaz. Teşvik eder! Her gün yenilenir. Yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur."


Ursula Le Guin'in "Dünyanın Kıyısında Dans" kitabının önsözünde “Basılan kitapların fikirlerini hiçbir zaman değiştirmemek gibi bir sıkıntıları var” dediğini aktarmış.

Kitap Eki'nin bir "Kitap Kolektifi" de varmış. Kitap Kolektifi , www.kitapeki.com sitesine bağlı ticari bir etkinlikmiş. Edebiyat ya da çocuk topluluklarından birine abone olunca daha uygun koşullarla kitap alınabiliyormuş:

"Kitap Kolektifi nitelikli seçkileriyle kitapseverlerin okuma alışkanlıklarını geliştirmeyi hedefliyor. 3 ve 6 aylık abonelik seçenekleriyle her ay hazırlanan seçki kapınıza kadar gelsin. Üstelik abonelerimize her ay küçük sürprizlerimiz de olacak."


M. Şeref Özsoy, "Kenan Akansu’nun Dramı", "Edebiyatımızın özgün yazarı: Demirtaş Ceyhun", " Fikret Demirağ’ın imzasıyla Ötme Keklik Ölürüm" gibi başlıklarla "İmzalı Kitaplar" hakkında yazıyormuş.


"Unutulmayacak bir serüvenin sonu; Adam Yayınları" <http://kitapeki.com/unutulmayacak-bir-seruvenin-sonu-adam-yayinlari/> yazısına "Türk yayın hayatına önemli bir katkısı olan Adam Yayınları 1981 yılında kurulmuştu ve geçtiğimiz günlerde (Adam Yayınları logosunu taşımasa da) yayımlanan Bazen Sonsuzluk Sürüp Giderken (Beat Kuşağı Şiiri) kitabı ile tamamen kapandı" diyerek başlamış.

....

Ali Bulunmaz, "'Uzun bir dün' ve Onetti'nin yalanları" başlığı altında "moda olandan kaçan", "yazınsal hırsızlığı kendini geliştirmek için önemli bir eğitim sayan, eleştirmenlerin gözünü boyamak için ve okurlara göre yazmayan Juan Carlos Onetti" ve kitaplarından söz etmiş.

Eray Ak, "İnsan mı, vicdan mı?" başlıklı yazısında İsmail Güzelsoy'un yeni romanı "Hatırla" ile okuru sekiz yüz yıllık bir geçmişe uzanan büyülü bir masala davet etmiş.

Reyhan Bayar sahaflıkta kırkıncı yılına giren Emin Necdet İşli ile "Sahafnâme" adlı kitabının oluşum sürecini ve "kâğıt arkeologluğu" adını verdiği mesleğini konuşmuş.

A. Kadir Paksoy, Aytekin Karaçoban'ın "Neruda: Yaşamı ve Şiirleri" başlıklı kitabıyla ilgili yazısını " 'Gecenin çiçek açmasını istiyorsak' Neruda'ya kulak verelim" diyerek bitirmiş.

Metin Celal, Juan Gabriel Vasquez'in son romanı İtibarlar'dan söz etmiş, "Javier Mallarino yaşayan bir efsane, Kolombiya'nın herkes tarafından saygı gören, en başarılı siyasi karikatüristidir" demiş.

Elif Aktan, Priscilla Mary Işın'ın "Yemeğin Kültürel Tarihi - Avcılıktan Gurmeliğe" kitabında yemeklerin sürprizlerle dolu öykülerini milyon yılları aşan bir süreçle birlikte anlattığını söylemiş.


Devrim E. Alkış'ın ilk romanının adı "Şantiye Gürültüsü", Hasan Akarsu'nun yazısını da başlığı olmuş.

Bâki Asiltürk, Haydar Ergülen'in "Sen Güneş Kokuyorsun Daha!" kitabıyla ilgili yazısına Shelley'den "İçinizde bulamadığınız şiiri başka yerde aramayın" alıntısıyla başlamış.

Mavisel Yener, Sevim Ak'ın "yazarlığının otuzuncu yılında kaleme aldığı 'Ada ve Adam'da, kendini sevgisiz, itilmiş hisseden ve yalnızlaşan bir çocukla birlikte okuru farklı labirentlerde" dolaştırdığı yazısına "Dokuz yaşındaki Ada, tuhaf davranıyor; huyu suyu değişmiş oğlanın" diyerek başlamış.

....

Kitaplar güneşten ve yıldızlardan mı gelir, insanın içindeki aydınlıktan mı? Kitap eklerinde ve tozlu raflarda kaldıkça mı geleceği aydınlatan bir ışık olurlar, sayfalardan ve ekranlarda her yana yayılıp yaşamla buluşabilirlerse mi?






14 Mart 2018 Çarşamba

Stephen Hawking'in Işıkları / THE LIGHTS OF STEPHEN HAWKING

 
"Stephen William Hawking 8 Ocak 1942'de İngiltere'de doğdu."

Stephen William Hawking, gökbilimci Galile'nin öldüğü günden 300 yıl sonra, 8 Ocak 1942'de İngiltere'de doğmuş. Galile, Galileo Galilei'nin adı mıdır, soyadı mıdır? Yoksa hem adı hem soyadı, ya da ne adı ne de soyadı mıdır? Galile'yle Hawking arasında, kaç ışık yılı vardır?



Stephen Hawking tarihteki kuramsal fizikçilerin en parlaklarından birisi olarak kabul ediliyormuş. Evrenin kökenleri ve yapısı hakkındaki çalışmaları, Büyük Patlama'dan kara deliklere uzanarak, bu alanda devrimci etkiler yaratmış. Hawking'in çok satan kitapları, onun bilimsel yeterliliğinde olmayabilecek okuyucuların bile ilgisini çekmiş. BBC'ye göre Hawking 13 Mart 2018 de ölmüş.



Stephen Hawking dünyayı bırakmış ve gitmiş. Geride değerli kavram ve bilgi parçaları bırakmış. "Herşeyin Teorisi" altında teorilerin sonsuzluğunu bırakmış. Geride yedi milyardan fazla insan bırakmış. Gitmeden önce onları uyarmış. Uyarılarının duyulmuş olup olmadığını asla bilmeyecek. Uyarılarının dinlenip dinlenmeyeceğini asla bilmeyecek. Geride bıraktığı insanlar bilecek mi?




THE LIGHTS OF STEPHEN HAWKING



Stephen Hawking left the world and went away. He left behind precious pieces of conception and knowledge. He left the infinity of theories under "The Theory of Everything". He left seven plus billions people behind. He warned them before he left. He will never know if his warnings had been heard or not. He will never know if his warnings will be listened to or not. Will the people he left behind know?


Stephen Hawking Biography (1942-2018)
By Nola Taylor Redd, Space.com Contributor

"Stephen William Hawking was born in England on Jan. 8, 1942 — 300 years to the day after the death of the astronomer Galileo Galilei."

"Stephen Hawking was regarded as one of the most brilliant theoretical physicists in history. His work on the origins and structure of the universe, from the Big Bang to black holes, revolutionized the field, while his best-selling books have appealed to readers who may not have Hawking's scientific background. Hawking died on March 13, 2018, according to the BBC."

www.space.com/15923-stephen-hawking.html

13 Mart 2018 Salı

Liderler ve Robotlar


Dünyada liderlik kavgaları ne kadar süredir yapılmaktadır? Veysel Dinçer, "21 Maddede Dünya Tarihinin İlk Fatihi Büyük İskender"  başlıklı bir yazı yazmış. Öyküsünü anlatmaya şöyle başlamış:

"Büyük komutan, II. Aleksandros (Megas Alexandros) M.Ö.356 yılının 20 Temmuz günü, bugünkü Yunanistan’ın kuzeyinde bulunan Pella’da doğdu. Makedonya kralı II. Philip’in oğlu olan İskender, Türk tarih literatüründe İskender Rumî ya da Makedonyalı İskender olarak da bilinir. M.Ö. 336-M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya’ya krallık yapan İskender, tarihin gördüğü en büyük imparatorlardan biri kabul edilir. Doğduğu gün odanın penceresine iki kartal konduğu, göktaşı yağmuru olduğu ve Artemis Tapınağı’nın yıkıldığı rivayet edilir."
"Bir kış boyunca Mısır’da yönetim düzenlemesi yaptı, Alexandreya (İskenderiye) kentini kurdurdu" demiş.


Büyük İskender'in ulaştığı sınırlar, merkezi gücün egemenliği için bir dönüm noktası mı olmuştur? İskender olmasaydı, bugün dünyada Trump ve Putin, Türkiye'de Erdoğan ve Bahçeli de olmaz mıydı? İnsanlar kendilerini yönetmenin başka yollarını mı bulurlardı?


Bir parti başkanı niçin bilim ve sanat insanlarıyla uğraşır? Peki robotlarla polemiğe girmek nasıl bir duygunun sonucu olabilir? MHP lideri Bahçeli, bir robota ilginç bir tepki göstermiş. “Suudi Arabistan bir Hollywood yıldızına benzetilen robota vatandaşlık vererek ne yapmak, nereye varmak istemektedir?" diye sormuş. Bunun üzerine robotun tasarımcısı ABD’li mühendis Dr. David Hanson konuşmuş. Dr. Hanson, yüz yıl içinde insanlığın sonunun gelebileceğini söyleyip önemli noktalara değinmiş:


“Yapay zekâyı iyiliğe doğru yönlendirmeliyiz. Ancak böyle bir faciaya engel olabiliriz."
 "Bence insanlık kendi kendini yok etme yolunda. Hayatta kalma mücadelesini eninde sonunda nükleer silahlar ya da doğal dengenin bozulması nedeniyle kaybedeceğiz."
“Yapay zekâ davranışlarının sonuçlarını anlamazsa, insanlığın zekâ seviyesini geçerse tabii ki gezegenin kontrolünü ele geçirebilir.”
“Makineleri insanlığın iyiliğini gözetecek şekilde geliştirmeliyiz. Bizi ve bu gezegeni umursamalılar. Sophia’yı da bu doğrultuda geliştirdik. İnsanların iyi yanlarını bu robotta vücuda getirmeyi hedefledik. Onu bir çocuk gibi yetiştirdik.”
"Sophia’yı sadece Hollywood’dan, Audrey Hepburn’den değil dünyadaki pek çok kültürden esinlenerek yarattım. Mesela Nefertiti’den, Kanada’daki yerli halk İnuit’lerden, hatta eşimden etkilendim. Kültürler arasında köprü olacak bir robot olmasını istedim. Bu amaçlarımıza korku ve milliyetçilikle cevap veren herkes, yaratıcılığın ve ilerlemenin önünü kesiyor.“


David Hanson, Sophia’yla birlikte nisan ayında bir etkinlik için Türkiye’de olacakmış.

Peki insanları, "insanlığın iyiliğini gözetecek şekilde" geliştirebilir miyiz?