24 Mart 2018 Cumartesi

Dergiler, Yaşam ve Ölüm


İki temel anla başlar ve biter canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Işıkla ilk ve karanlıkla son kez tanıştıkları anlarda.

İki ana yoldan gider canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Yaşamın ve ölümün yollarından.

Kitaplar evrenin yolculuğunun neresindedirler? Dergiler neresinde? Gelecek "ne yana düşer usta"?

....



Notos Kitap Yayınevi, bir takımadaymış. Onların anayurduymuş. Bir dizi adadan oluşuyormuş. Takımadanın sekiz yıllık bir tarihi varmış. Şimdi sekizinci yılın içindeymişler.

"Şimdi" ne zamandır? Yukarıdaki cümleyi yazmaya başladığım an mı, yoksa bu sorunun sonundaki işareti koyduğum an mı? Yoksa birilerinin bu satırları yazmaya veya okumaya başladığı ya da bitirdiği an mı? Şimdi ne zamandır?


Notos Kitap Yayınevi, "kendi olanaklarıyla kendini var etmeye çalışan bir yayınevi" olarak tanımlanmış. Yaptıkları şöyle açıklanmış:

"Ama küllerinden de doğmuyor. Altı yıl içinde her zaman bağımsız, sivil, dik duruşunu korumaya, kendini butik bir yayınevi olarak tasarlamaya çalıştı."


Kuruluş günü, 1 Ekim 2006 olarak belirtilmiş. Son on iki yılda yaşananlar düşünülürse, Türkiye gibi bir ülkede Notos dergisinin yayınını sürdürebilmesinin değeri daha iyi anlaşılabilir. İnsanların ışıktan ve yaşamdan uzaklaşıp karanlığa ve ölüme yanaştığı koşullarda sanatın önemi daha da artar. Dinlemeyi ve konuşmayı, okumayı ve yazmayı, bakmayı ve görmeyi, anlamayı ve göstermeyi öğretemese bile; onlara giden yollar açar. Evrenin ve doğanın, toplumun ve insanlığın, yaşamın aynası olur.




"Notos Hakkında" verilen bilgilerde Semih Gümüş "Yayın Yönetmeni", Dilek Emir "Genel Koordinatör", Tuğba Eriş Yayın Koordinatorü", Oğuz Tecimen ve Meliha Tila Sadık "Editör", Atilla Erol da Teknik Danışman    olarak belirtilmiş. Dergiyle ve kitaplarla ilgili bilgilere "Yayınlar" başlığı altında "Notos" ve "Kitap" bağlantılarıyla ulaşılabiliyor. Notos Kitap girişinde bir alıntı var: "Romancı, kurmaca ortamı aracılığıyla aklı sınar. Kurmaca, dünyanın yoksun olduğu, dünyanın unutmuş olduğu, elde etmeyi umduğu, belki de hiçbir zaman erişemeyeceği şeyi yaratır."   – Carlos Fuentes, Edebiyata Övgü

Şimdilik gelişmeler beklentilerimize pek uygun olmasa da, 21. yüzyılda yeni bir çağda yaşamakta olduğumuza kuşku yok. Birbirimizi ışık hızıyla bulabiliyor, duyabiliyor ve görebiliyor, ışık hızında konuşabiliyoruz. Sesler ve renkler, sözcüklerle birleşip evrenin sonsuzluğundan gelen izleri anlatıyor. Kendi hızı saatte onlarca kilometreyi geçemeyen insan, ışığın hızının peşine ve ötesine düşüyor.

Umutla girdiğimiz bu ışıklı çağda karşılaştığımız korkunç karanlıklar, dünyaya damgasını vuran aşırı hızın yarattığı bir baş dönmesinin ve beyin duyusu yitiminin sonuçları olabilir mi?

....


Ahmet Ümit "İnsan karanlık bir mahluk" demiş Cumhuriyet Kitap Eki kapağında. Gamze Akdemir "Karanlıkları engelleyebilir mi böyle bir sistem?" diye sormuş. Ahmet Ümit "Hiç kimse bu karanlığa uzak değil, her insanın içinde var" demiş.


Eray Ak bir ülkeyi, bir evi, yüz yıllık bir hesaplaşmayı anlatan Oya Baydar'la konuşmuş.




Metin Celal "Tahir, nasıl Fakir oldu?" diye sormuş.

Asuman Kafaoğlu Büke, Shakespeare'in güzelliği sonsuz kılmak amacıyla yazdığını söylemiş.



Ali Bulunmaz, Samuel Alexander'ın "Yeteri Kadarsa Çoktur" kitabından, Henri David Thoreau'nun yaklaşımından söz etmiş.

Çiğdem Zehra Özcan, Yunan düşünür Costa Douzinas'ın "İnsan Hakları ve İmparatorluk" kitabını tanıtmış.

Sadık Aslankara Notos Kitap'ın kitaplaştırdığı tefrikaları, Cahit Irgat'ın elli yıl önce yayımlanan anı yazılarını konu almış. "Çok Yaşasın Ölüler".


 Mavisel Yener, Miyase Sertbarut'un "Ünsüz Youtuber'ın Günlüğü" adlı kitabını konu alan yazısına "Tüketim algısına eleştirel bir bakış" başlığını atmış.

Semih Poroy FEKLAVYE'de "Bir şiir ömrün ne kadarına değer?" sorusunu sormuş.

İçindeki karanlıkla başa çıkamıyorsa, dışarıdaki karanlığa çözüm olabilir mi insan? Karanlığa gömüldüyse, ışığı bulmanın ve yeniden insan olmanın yollarını bulabilir mi?

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine" diyebilir mi?

Güzel bir gelecek, kaç ömre değer?

....

İki ana sona gider canlıların bu dünyadaki yolculuğu. Yaşama ve ölüme.

Bir başkasını sevdikçe, onu sımsıkı kucaklayıp korudukça, evrendeki iki noktanın ve iki zamanın buluşmasının ölümü unutturan güzelliğini hissettikçe; yaşam yeni anlamlar kazanır.

Nefret ettikçe, başkalarını hizaya sokmayı tek amaç olarak gördükçe, yalnızca kaçınılmaz sondan kaçmak için o sonu bir an önce bulmaya çalıştıkça; yaşamın ışıkları zayıflar ve ruhların karanlığı büyür. Karanlık ruhların yasaları güzelliklere ve yaşama düşman olur. Kara katiller yaratır. Ölüm, özgürlüğü ve yaşamı boğar.

Siz ölmek için mi, yaşamak için mi yaşıyorsunuz? Yaşamınızda nasıl kitaplar var? Kitaplarınız evrenin neresinde? Karanlığı ve düşmanlığı mı, ışığı ve sevgiyi mi anlatıyorlar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder